11 Mart 2016 Cuma

George Mallory - Sandy Irvine Dünyanın Zirvesinde Ölümüne İki Dost

Chomolungma,bizim deyimimizle Everest. 8848 m yüksekliğinde dünyanın en yüksek noktası. Büyüleyici ve ölümcül. 1920’lerde keşifler çağı yaşanırken insanlığın gözü bu zirveye dikilmişti. Ancak o dönemin şartlarına göre hiç bir insanın hayatta kalamayacağı bir yükseklikti bu. Ancak efsanevi Mallory aynı fikirde değildi…
mounteverest
8 Temmuz 1924’de gabardin giysileri ve çivili botlarıyla yol arkadaşı Sandy Irvine ile son olarak zirvenin 250 metre altında görüldü. Sonra her yeri bulut kapladı. Bir daha onları canlı gören olmadı. Pek çok kişi George Mallory’nin Everestin resmi olarak fethedilmeden 30 yıl önce dünyanın tepesine ayak basan ilk insan olduğuna inanıyor.

Mallory ve Irvine’ın kaybolmasından 75 yıl sonra dağcı Conrad Anker Everest’in yüksekliklerinde onun cesedine ulaştı. Sağ ayak bileğinin hemen üstünde parçalı bir kırık vardı ki bu Everest için ölümcül bir yaraydı. Dağın yamacını kazmaktan yorulmuş gibi kollarını iki yana uzatmıştı. Son olarak zirvenin batı tarafındaki sırtta görülmüştü.George Mallory
Kardan yansıyan güneş ışınları yüzünden hayati önemi olan gözlükleri cebindeydi. Hava kararmış olmalıydı. Mallory ve Irvin ince pamuk bir iple bağlıydı. Yorgun ve bitkindiler. Hiç enerjileri kalmamıştı. Doğru düşünemez haldeydiler. Mallory acıyı azaltmak için sol bacağını kırık olanın üstüne atmıştı. Ölmesi dakikalar en fazla yarım saat almış olmalıydı.
Cesedin üstünde çok şey bulunmuştu. Ama çok önemli bir eksik vardı. Zirveye bırakacağına dair söz verdiği karısı Ruth’un fotoğrafı. Fotoğraf, karısına olan en derin aşkının bir kanıtı olarak zirvede bıraktığı için bulunamamış olabilir miydi?
Mallory 1924’te zirveye çıkmayı başardıysa Irvin’le birlikte 8500 metrelik bir asılı kayayı tırmanmış olmalıydı. En son zirvenin hemen altında ikinci adım denen yerde görünmüştü. “İkinci Adım” Mallory ve Irvine zamanında pürüzsüz bir kayaydı. Daha önce kimse oraya gitmemişti. Günümüzde bütün dağcılar 1975’de Çinli dağcıların dağa kaynak yaptığı merdiveni kullanmaktadır. Tırmanmayı başarmışlarsa dağcılık alanında inanılmaz bir başarı
elde etmişler demektir.George Mallory
Macerayı, riski, seven, onların peşinde koşan insanlar vardır. Sınırlarını zorlamak isterler. Mallory de öyle biriydi. Kuzey İngiltere’deki Cheshire’da büyüdü. Kaderini belirleyecek ilk tırmanışını memleketi Mobberley’de gerçekleştirdi. Babası kilisenin papazıydı. 19 yaşındayken Cambridge Üniversitesi’ne girdi. Dikkate değer bir karizmaya sahipti.
Keşif alanında altın bir dönem yaşanıyordu o yıllar. Kuzey sonra Güney Kutbu’nu keşfetme yarışlarını izliyordu tüm dünya. 1912 yılında, efsanevi İngiliz Kaşif Kaptan Scott Güney Kutbu’nu keşfeden ilk kişi olma girişimi sırasında öldü. Bu trajedinin ilham verdiği insanlardan biri de Mallory’di.
Araştırmacılar Everest’in dünyanın en yüksek noktası olduğunu hesaplamışlardı. Ancak hiç bir Batılı zirvenin 6500 metre yakınına yaklaşamamıştı. Mallory Everest’i saplantı haline getirmişti. Ama onu büyüleyen yalnızca Everest değildi. 21 yaşındaki Ruth Turner’a aşık oldu. İkisi de idealistti ve Birinci Dünya Savaşı’ndan üç gün önce evlendiler.george mallory 
Savaş sırasında askere giden Mallory bir çok kez ölümle karşı karşıya geldi. Yaşamın pamuk ipliğine bağlı olduğunun farkındaydı. Bu yüzden hayatını dolu dolu yaşamak istedi.
Savaş sona erince Londra’daki Kraliyet Coğrafya Derneği Everest’e yapılacak ilk keşfin hazırlıklarına başladı. Üstün dağcılık yetenekleri için Mallory’ye ihtiyaçları vardı.
1921’deki ilk keşifte Mallory’nin Everest’e Tibet’ten geçerek kuzeyden tırmanması gerekti çünkü tırmanmanın daha kolay olduğu ve 1953’de zirveye çıkılan ilk resmi tırmanışın yapıldığı güney yamacın kullanılmasına izin verilmemişti.
Dağa ait tek bir harita yoktu. 1921’deki ilk tırmanışta ekip kendilerini zirveye götürecek bir yol bulmak  zorundaydı. Mallory dört ay boyunca zirveye giden yolu aradı ancak bulamadı. Nihayet Ağustos’un sonunda aradığı şeyi buldu. Dev tepeleri dolaşıp Everest’in yamaçlarına kadar uzayan kocaman buzdan bir vadi. Vadinin sonunda 300 metrelik karla kaplı bir buz dağı vardı. Mallory’nin “Kuzey Geçidi” diye adlandırdığı bir geçide kadar uzanıyordu. Ötesi ise dünyanın zirvesiydi.
Ancak muson rüzgarlarının taşıdığı sağanak yağışlar tırmanmayı imkansız hâle getirmişti. Eve dönmek zorunda kaldılar. Altı ay sonra Mallory geri döndü. Bu sefer Everest’i dünyaya göstermek için yanında kameralar vardı.
Daha önce kimsenin tırmanmadığı bir yüksekliğe çıktı. Ancak mevsim sonunda Mallory ve yanındaki şerpaların üzerine çığ düştü. Bu kazada 7 kişi hayatını kaybetti.
Çığ felaketinden sonra Avrupa’ya döndüğünde Everest’e tekrar gitmek arzusu kalmamıştı. Çığın sebep olduğu çaresizlik, tehlike ve kötü anılardan uzaklaşmak istiyordu. 2 yılını sakin bir şekilde karısı ile geçirdi ve 3 çocukları oldu. Ancak tutkuları Mallory’nin peşini bırakmıyordu. Bir yandan ailesi ile birlikte olmak isterken, öte yandan zirve tutkusunun arasında kalmıştı.
1923’ün başlarında Mallory Everest maceralarını anlatmak  üzere Amerika’ya doğru denize açıldığında ikilem kendini yeniden gösterdi. New York Times’tan bir gazetecinin “Neden Everest?” sorusuna Mallory tarihe geçen bir cevap verir. O üç kelime Mallory’den bile daha ünlü olmuş Mallory’nin yazgısının bir göstergesi sayılmıştır.
Çünkü orada duruyor.
38 yaşındaki Mallory dağı fethetmek için son şansını denemek istedi. Mallory’nin bir yol arkadaşı  seçmesi gerekiyordu. 21 yaşında kimya öğrencisi olan tırmanma konusunda acemi Andrew ‘Sandy’ Irvine’da karar kıldı. Bu seçiminin en önemli sebepleri onun kürek sporundaki sıradışı kabiliyeti ve kolay pes etmeyişi ve aynı zamanda yüksek rakımda hayati bir önem taşıyan oksijen ekipmanı konusunda usta bir teknisyen olmasıydı.
Mallory-ve-Irvin
29 Şubat 1924’de  bütün dünyanın gözleri üzerlerindeyken Mallory ve Irvine üç hafta sürecek Hindistan yolculuğuna hazırlanır. Mart’ın sonunda konvoyları 560 kilometrelik zorlu bir yolculuğa başlar. Bu sırada  Mallory ve Ruth sık sık birbirlerine mektup yazarlar. Mallory, Everest ve Ruth arasındaki ilişkiyi bir aşk üçgenine benzetebilinir aslında. Mallory birinin yanındayken diğerini arzuluyordu çünkü…
300 hayvan ve 70 hamaldan oluşan konvoy Tibet topraklarında ilerledi. 25 Nisan’da Everest’ten önceki son geçit olan 5200 metre yüksekliğindeki Pang La’ya ulaştılar. Ana kampı zirvenin 20 kilometre gerisine berisine kurdular.
Tırmanıştan önce onları kutsayan keşişlerin bütün kötü kehanetlerine rağmen Mallory bu kez zirveye ulaşmayı umuyordu.Hava güzeldi. 2 Mayıs 1924’te dağcı ve hamallardan oluşan dev konvoy Ana Kamptan ayrıldı. Mallory Everest’e saldırmanın askeri bir strateji gibi bir seri kamp alanı gerektirdiğini fark etmişti. Biraz tırmandıktan sonra inip enerji depoladıktan sonra tekrar tırmanmak gerekiyordu. Bu yöntemin öncüsüydü…
Kamp 2’nin biraz yukarısında bir yerlerde Mallory ve Irvine kötü havanın ilk dalgasıyla karşılaşırlar. Mallory zirveye o kadar kolay çıkılamayacağını anlar. Sandy Irvine hayatı için endişelenmeye başlamıştır bile…
“Mayıs’ın 10’unda rüzgarlı ve karlı berbat bir gece geçti. Çadır nasıl yıkılmadı bilmiyorum. Çok az uyudum, çadırın içindeki her şeyin üstü beş santim karla kaplıydı. Sabah berbat bir baş ağrısı.”
Irvine yükseklik hastalığından muzdaripti. Mallory’nin yol arkadaşı olma vazifesi tehlikedeydi. Zor şartlar tüm ekibi ana kampa dönmeye zorlar ama kampa döndüklerinde ekipten iki kişinin cansız bedenleriyle karşılaşırlar. Olayların bu hale gelmesi Irvine için oldukça alışılmadık bir durumdur. Bu sırada Mallory’nin zirve için tehlikeli bir planı daha vardı ama.


George Mallory
Arka sıra,soldan sağa: Andrew Irvine, George Mallory, Edward Norton, Noel Odell, and John Macdonald. Ön sıra: Edward Shebbeare, Geoffrey Bruce,

Kılavuz halatı olmadan ayağında çivili botlarla Mallory “buz siperleri” adını verdiği keskin basamaklarla “Kuzey Geçidi”ni denedi, bu kez ve başardı. Ancak daha zirveye 1800 metre vardır. 22’sinde Mallory’nin bir parmağı soğuktan donar ve çok da kötü bir durum olmadığını yazar. Sonra kağıdın yanına not düşer ve şöyle yazar…
Zirve yolunda bir parmağımdan olsam da umurumda değil.
Haziran 1924’ün ilk günlerinde Malloy’nın ekibinden iki kişi Norton ve Somervell daha yükseklere çıkmayı denerler ama dağ onları geri dönmeye zorlar. Kesinlikle eve dönmenin zamanı gelmiştir artık. Hepsi bitap düşmüştür. Muson yaklaşmaktadır ancak Mallory’nin pes etmeye hiç niyeti yoktu.
Sevgilim, söylemem gerek, kendimi enerji dolu ve güçlü hissediyorum. Planım az bir yükle hızlı tırmanmak ve çabucak zirveye ulaşmak.
Mallory’nin oksijene ve Irvine’e şimdi daha çok ihtiyacı vardı.
5 Haziran’da doğaçladığım düzenek bizi zirveye ulaştırırsa büyük bir zafer olacak. Karların güçlü yansıması herkes için zahmetli bir hal aldı. Yarın başlangıç için iki oksijen düzeneği hazırladım.
Bunlar Sandy Irvine’ın yazdığı son cümlelerdi.


George Mallory ve Sandy Irvine'nın son fotografı
George Mallory ve Sandy Irvine’nın son fotografı

7 Haziran’da kameraman John Noel Mallory ve Irvine’i son kez kaydetti. Hamallarla üç kilometre yukarıda oksijen eksikliği yüzünden .uzun süre hareket etmenin imkansız olduğu ölüm bölgesine tırmanıyorlardı. 8000 metre yüksekliğindeki ölüm bölgesinde vücut nekrosis denilen bir evreye girer. Bu ölüyorsunuz demektir.  Ölüm bölgesinin üstünde zirvenin yaklaşık 600 metre altında Mallory ve Irvine  son kez çadır kurdular.
Mallory aşağıda zafer anını kaydetmek için bekleyen John Noel’e şunları yazdı.
Sevgili Noel, Muhtemelen açık bir hava için yarın erkenden yola koyulacağız. Gözlerin piramidin altındaki kayalarda ya da akşam sekizde ufuk çizgisinde bizi arasın.
Aslında sabah sekiz yazacaktı. Yorgundu. Keşif yolculuğuna çıkalı üç ay olmuştu, üç gündür ise ölüm bölgesindeydi.
8 Haziran 1924 günü 12.50’de.ardımcı dağcı Noel Odell bulutların arasından Mallory ve Irvine’i gördü.
Gözlerim kamp ile son konik tepe arasındaki kısa mesafede küçük siyah bir noktaya sabitlenmişti. Sonra bir nokta daha gördüm. Kaybettikleri zamanı telafi edercesine hızlı hareket ediyorlardı. Sonra tamamen gözden kayboldular.
Kameraman John Noel tırmanışlarını kaydetmek yerine onları aramak için kaydetmeye başladı. Günler sonra karın üstüne haç şeklinde yerleştirilmiş battaniyeler acı haberi verdi. Mallory ve Irvine kaybolmuştu. Ölmüş sayılıyorlardı.George Mallory
Keşiflerin altın çağı bir trajediyle sona ermişti. Şehit kahraman için Kral ve bütün ülke yas tuttu. İnsan Mallory, efsane Mallory olmuştu. Günümüzde bir çok kişi onun zirveye ulaştığına inanmaktadır. Zirveye değilse bile “İkinci Adım”a serbest tırmanan ilk insandır.
George Mallory hâlâ Everest’te yatıyor. Sandy Irvine ise bulunamadı.
Daha detaylı bilgi için 2010 yılı yapımı “The Wildest Dream” belgeselini izlemenizi öneririm.

Sibel Çağlar - Gezginler 

Hiç yorum yok: