Banka hesabımda mutlaka biraz
para saklarım, bu saklamayı kendimden bile yaparım. Yokmuş gibi, davranırım,
hiç lazım olmayacakmış gibi bir gün lazım olursa diye. Aslında ne kadar
saçmaymış. Gülerek söyleyip, hayıflanarak anlatıyorum şuan.
Neriman’a açılsaydım zamanla,
anlatsaydım içimdeki delilikleri, belki benden nefret ederdi ama bugün
kendimden nefret etmeden övgüyle anlatabilirdim sevdalıklarımı.
Kendimle savaşırken, başkalarında
kendimi öldürmüşüm meğer!
Hayvanları, doğayı, sanatı sevdim
hep, oysa kendimde ki eksiklikleri görmüş ve insanlara gösteremediğim sevgimi,
ilgimi, çocukluğumu onlara göstermişim.
İlgi görmek isteyen bir bencil,
ilgi göstermekten aciz biri olmuşum bugün…
Kendime de haksızlık
yapmayacağım, iyi bir insan olmaya çabaladım yıllarca, olmuşumdur da ama ne
fayda, bayram namazını, Cuma namazını kılmayanın nafile namazından ne fayda?
Geçmişin yükleri var omuzlarımda,
parasızlıkla yaşadığımdan bankada para saklarım, kendimi çirkin bulduğumdan
bayanlara duygularımı açamam. Kalıpların, klişelerin içinde hapsetmişim hayatı,
zamanı, dünü, bugünü.
Önce bir kıvılcımla başladı
içimdeki ateş, sonra alevler hızla sardı hızla velhasıl Bezm-î-Âlem Valide
Sultan Vakıf Gureba hastanesinde, ikinci sınıf beş yataklı bir hasta odasında
can çekişirken acısı azalsın lütfuyla kısa yoldan gelecek iki iyilikten
ikincisi bekler olduk.
Hastalık, acı, “ex” olacak olmak
falan dert değil de, bu güne kadar yapamadıklarım dert oluyor bana. “Niye”lerle
başlayan düşünceler “Keşke”ler sıralanıyor ardınca –ki o zaman ölüyorum işte.
Hasta olmasaydım bugün, yaşantım
yine aynı olacaktı, egoma yenik düşecektim kendimi yüceltmek için, oysa
tuvalete bile yalnız gitmenin bütün egolarımdan üstün olduğunu öğrendim artık.
Kaybetmenin Nirvana olduğunu öğrenmekte güzel sanırım?
Sabah olduğunda ve dünya kendi
ekseninde 1670km hızla dönmeye devam edecek ve karıncalar yuvalarına bir şeyler
taşıyacak, kırmızı ışıkta araçlar durup, simitçiler simit satmaya devam edecek
ve Ağrı dağı tüm heybetiyle ve bir kedi yavrusu tüm acizliğiyle var olmaya ve
Dicle akmaya, Efes gezilmeye, AVM’ler dolup taşmaya devam edecek yani kısacası
varlığımla sevinmeyen dünya yokluğumla üzülmeyecek, çok acıtıyor insanın içini
ama dürüstlüğü sona bırakmış bir insanın son anlarında mutlu olması da beklenmez
zaten.
Ne bekliyorum ki. İnsanların
dolup dolup taşmasını mı hastaneye? Benim, yakında onlarla olmayacağım fikrine
üzülmelerini mi? Ağlayıp sızlamalarını mı? Kimden bekliyorum bunu? Kimin için
ben böyle yaptım ki?
Ben bile bu aciz adama üzülmüyorum…