24 Kasım 2016 Perşembe

DENEME (Acımaz)

Banka hesabımda mutlaka biraz para saklarım, bu saklamayı kendimden bile yaparım. Yokmuş gibi, davranırım, hiç lazım olmayacakmış gibi bir gün lazım olursa diye. Aslında ne kadar saçmaymış. Gülerek söyleyip, hayıflanarak anlatıyorum şuan.

Neriman’a açılsaydım zamanla, anlatsaydım içimdeki delilikleri, belki benden nefret ederdi ama bugün kendimden nefret etmeden övgüyle anlatabilirdim sevdalıklarımı.
Kendimle savaşırken, başkalarında kendimi öldürmüşüm meğer!
Hayvanları, doğayı, sanatı sevdim hep, oysa kendimde ki eksiklikleri görmüş ve insanlara gösteremediğim sevgimi, ilgimi, çocukluğumu onlara göstermişim.
İlgi görmek isteyen bir bencil, ilgi göstermekten aciz biri olmuşum bugün…
Kendime de haksızlık yapmayacağım, iyi bir insan olmaya çabaladım yıllarca, olmuşumdur da ama ne fayda, bayram namazını, Cuma namazını kılmayanın nafile namazından ne fayda?
Geçmişin yükleri var omuzlarımda, parasızlıkla yaşadığımdan bankada para saklarım, kendimi çirkin bulduğumdan bayanlara duygularımı açamam. Kalıpların, klişelerin içinde hapsetmişim hayatı, zamanı, dünü, bugünü.
Önce bir kıvılcımla başladı içimdeki ateş, sonra alevler hızla sardı hızla velhasıl Bezm-î-Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba hastanesinde, ikinci sınıf beş yataklı bir hasta odasında can çekişirken acısı azalsın lütfuyla kısa yoldan gelecek iki iyilikten ikincisi bekler olduk.
Hastalık, acı, “ex” olacak olmak falan dert değil de, bu güne kadar yapamadıklarım dert oluyor bana. “Niye”lerle başlayan düşünceler “Keşke”ler sıralanıyor ardınca –ki o zaman ölüyorum işte.
Hasta olmasaydım bugün, yaşantım yine aynı olacaktı, egoma yenik düşecektim kendimi yüceltmek için, oysa tuvalete bile yalnız gitmenin bütün egolarımdan üstün olduğunu öğrendim artık. Kaybetmenin Nirvana olduğunu öğrenmekte güzel sanırım? 
Sabah olduğunda ve dünya kendi ekseninde 1670km hızla dönmeye devam edecek ve karıncalar yuvalarına bir şeyler taşıyacak, kırmızı ışıkta araçlar durup, simitçiler simit satmaya devam edecek ve Ağrı dağı tüm heybetiyle ve bir kedi yavrusu tüm acizliğiyle var olmaya ve Dicle akmaya, Efes gezilmeye, AVM’ler dolup taşmaya devam edecek yani kısacası varlığımla sevinmeyen dünya yokluğumla üzülmeyecek, çok acıtıyor insanın içini ama dürüstlüğü sona bırakmış bir insanın son anlarında mutlu olması da beklenmez zaten.
Ne bekliyorum ki. İnsanların dolup dolup taşmasını mı hastaneye? Benim, yakında onlarla olmayacağım fikrine üzülmelerini mi? Ağlayıp sızlamalarını mı? Kimden bekliyorum bunu? Kimin için ben böyle yaptım ki?

Ben bile bu aciz adama üzülmüyorum…

22 Kasım 2016 Salı

Kaşif Ruhlu Korkusuz 15 Kadın

Geleneksel kadınlık rollerinden sıyrılarak dünyayı bir kulpunu uydurup keşfeden, adını ilklere yazdıran, ancak adı sanı pek bilinmeyen kadınlar var yüzyıllardır. Geçmişten günümüze onlardan bazıları…



17 Kasım 2016 Perşembe

At Sahibine Göre Kişner

Eski insanlar o kadim bilgeliklerini sözlerle tarihe yazmışlar ki, bizler ders alalım aynı hataları tekrarlamayalım ama nafile insan gelişim süreci böyle çalışmıyor.
Hepimiz küçük bazı köylü kurnazlarının nasıl ağaya, beye, patrona ve hatta ceo'ya (ne demekse!) dönüştüğünü gözlemlemişizdir. Önce küçük mütevazi bir dükkan açılır, sonra dükkanın önüne bir iki sebze, meyve konulur, o meyveliğin üstüne tente çekilir, o tentenin yanlarına tahtalar konulur, o tente pimapen'e (PVC'nin avamda ki nam-i) döndürülür, yan tahtalar tuğlayla örülür veeee oldu mu sana iki kat dükkan, sonra da buna ses çıkarmadıkça yayıl babam yayıl. Hata onda değil tabi ki ona bu yüzü veren belediye'de ama bu işin raconu böyle...